• Türk kalesini fethedemezsiniz

Türk kalesini fethedemezsiniz!    “Kahpe evin içindeyse kapı kilit tutmaz.” Dede Korkut    Asker bir devletin omurgasıdır. Yani bel sütunudur. Asker düşmana karşı duran siperdir. Asker düşerse vatan, millet, devlet, iktidar düşer. Odur ki; askerlerin saklanıldığı yerler özel olarak korunmalı, asker ile ilgili her bilgi medyada, sosyal medyada bildirilmemelidir. Askerin yemeği, suyu, giydiği elbiseler bile 7 kere ölçülüp bir kere biçilmelidir. Eskiden tüm bunlara fazlasıyla dikkat edildiği için Türk ordusu denildiğinde akıllara en önde gelen ordulardan biri gelirdi.    Yani Türk ordusu güçlü olduğu sürece, sadece iktidar değil, Türkiye Cumhuriyeti değil, tüm Türk İslâm dünyası güvencededir demektir. Fakat son günlerde gerçekleşen olaylar gösterir ki; Türkiye ve Türk düşmanları Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Gençliğe Hitabesi’nde dediği gibi neredeyse “cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tershanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş” durumdadır. Devletin omurgası sayılan askerimin hastanesine, yemekhanesine, cephanesine sızdırılan düşman güçleri 30 senedir her sahada güçlenmişlerdir. Önce kaleni dıştan işgal etmeyi planlayan dış güçler Türk’ü çok iyi tanıdığı için içtende işgal etti.    Ergenekon ve Balyoz oyunlarıyla başlayan işgal, dış güçlerine geçilmez kale olan Türk askeri ve polisinin içine girmesine neden oldu. Osmanlı’nın bir zamanlar bıraktığı yanlış devşirme politikasını nazire alan Türk asker ve polisine Türkler harici kimsenin alınmaması kararına uymayarak, kimliğinde Türk yazan herkes askere ve polisliğe alındı ve bu olay Ergenekon ve Balyoz kumpasından sonra daha da ilerledi. Yani hakiki Türk subaylar hapse, devşirmeler ise ordunun başına gönderildi. Türkiye eğitimini, ekonomisini, siyasetini işgal eden Fetö terör örgütü, askeriye ve polisini ele geçirdi.    Türk insanını Araplardan farklı olduğunu anlamakta zorluk çeken ABD ve diğer dış güçleri bir gezi projesiyle dengeleri yoklamak için protestolara başladı. Fakat uyanık ve kendinden başkasına güvenmeyen Türk halkı o zaman bu oyuna destek vermeyerek devletin ve iktidarın yanında oldu. Ardından 15 Temmuz darbesiyle ikinci deneme yapan dış güçler, düne kadar onların her söylediğine evet diyen devletin onlarla hesaplaşmaya adımlar atmasına dayanamayıp daha başka bir planı  hayata geçirdiler. Bu seferde Türk milleti başkalarının diktesiyle değil kendi isteği ve emriyle hareket edeceğini düşmanlarına göstermiş oldu.    Bu sefer ülkede asker ve polislerin içindeki Fetöcülere (yani ABD projesinin elemanlarını) karşı sert yasalar uygulamaya başladı. Sonuç olarak asker ve polisle birlikte her alanda hapisler başladı. Zaman zaman mücadeleler siyasileri de karıştırsa da sonradan yavaşlamalar dikkatlerden kaçmadı.    Hiç kimseye sır değil ki… Her alanı işgal eden dış güçler bu ülkenin kaderinde önemli rol oynayan siyaseti de çok ciddi şekilde kendilerinmişçesine sahiplenmişlerdir. Önce kendine bir parti kurup meclise girmeyi başaran dış güçler, sadece HDP ile bir yere gelemeyeceklerini iyi hesapladıklarından, hem iktidarda hem muhalefette hem de sivil toplum kuruluşlarında kendi adamlarıyla (cinahlarını möhkemlettiler) Bir sözle sağcı, solcu, merkezci, dinci, dinsiz, ateist kamplarında da tamamen yerleşen dış güçler şu an Türkiye Cumhuriyeti’ne her kanattan hücuma geçmişlerdir.    Adalet adıyla başlattıkları eylemlerine Türk halkından destek gelmediğini gören Türk düşmanları ardından askeriyenin yemek, giyim vesaire gibi ihtiyaçlarını karşılayan ihalelerin verildiği şirketlerine de talimatlarını verdiler. 15 gün öncede deneme talimatını hayata geçiren kuvvetler bir sözle Türk milletini ayağa kaldırmak için her türlü kötü planı hayata geçirmeye hazırdılar. Ne yazık ki yukarda da yazdığım gibi tüm siyasi kamplarda olduğu gibi iktidar düşergesine sızmış dış güçlerin elemanları ilk asker zehirlenmesine tepkisiz kaldılar. Oysa Türk olmayan zaman zaman  Fetö’yle PKK’yla DHKP ile hala bu şirketlerle zamanında antlaşmayı yapanların,  babamız’ın oğlu  olsa bile cezalandırılması şarttır. Haklarında ciddi soruşturma yapılmalıydı. Çünkü; başında olanlar ve yapılanlar direk Vatana, Millete, Devlete ihanettir.    Ben her şeye rağmen devleti suçlayanlardan değilim. Vatandaş olarak zor günde hepimiz bir olup Vatanı, Devleti korumalıyız. Gördüğümüz negatif yönleri yazıp devlete bildirmeliyiz. Bu benim partimdendir değip savunmamalıyız. Rota yemek şirketinin sahibi Diyarbakırlı bir kürtse Akp’li, Mhp’li, Chp’liyse önce partililer bu kişiye karşı çıkmalıdır. Siyasi bakışın asılı olmayarak herkes bu zehirlenmede eli olanların bulunması için devletin yanında olmalıdır. Devlet halkından güç aldığı sürece tereddütsüz suçluları bulup ortaya çıkaracaktır. Aksi takdirde ABD ve diğer düşman güçlerinin hazırlayıp sosyal medyaya ve gazetelere servis ettiği haberlerle hiçbir şeye nail olamayız. Aksine düşmana fırsat verip onun eline oynayarak, daha da kötü olayların başlamasına fırsat vermiş olacağız. Oysa emin olarak söyleyebilirim ki devletin içindeki PKK, FETÖ, DHKPC yanlısı olan ve muhaliflerin içine sızmış aynı terör örgütlerinin desteğiyle bir sürü oyunlar oynanmaktadır.    Ben devletin içinde Fetöcüler hariç hakiki Türkiye Cumhuriyeti için çalışanların, Mhp’de ki ve Chp’de ki Cumhuriyetçilerin değil ki askerinin zehirlenmesini, hatta bu memlekette kedisinin bile burnunun kanamasını istemediğine eminim. Ama iktidarda ama muhalefette olan fetöcü ve diğer dış güçlere çalışanların bunu yaptığına ve olanlara da sevindiğine eminim. Kendi milletinin evlatlarının canı pahasına siyaset yapan, rant kazanmak peşinde koşan, iktidara gelmek isteyen kim varsa Tanrı  belasını versin.    Hiç mi vicdanınız sızlamaz?  Hiç mi Tanrı korkunuz yoktur?  Bu dünyada kalacağınızı mı sanıyorsunuz?  Çanakkale’yi ne çabuk unuttunuz? Orada sizin ağabeyleriniz 100 sene öncesinden Osmanlı’nın her tarafını işgal etmişti. Devletin içinde ve dışında çeteler kurmuştu. Ama Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi; “Türk istikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifesi olan; Türk istiklal ve Cumhuriyeti’ni kurtarmıştır.”  Çünkü biz “Türklerin muhtaç olduğu kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” Türk milleti akıllı ve cesurdur. Başkasının aklına uyup ne bayraksızlarla yürür ne de dış güçlerin desteğiyle içimize sızıp askerini zehirleyen PKK, FETÖ, DHKPC gibi terör örgütlerinin hayata geçirdiği eylemlere kanarak iç savaş çıkarmaz.  Türk milleti tarihte hep kendi aklıyla yola çıktı. Kimsenin oyununa gelmeden her bitti dediklerinde yeni bir devletle düşmanlarının karşısına çıktı. Türkiye üzerinde ciddi bir oyun oynanıyor. Bu oyunun sonunda tek galip olacak. Oda Türk’e ve Türk’ün değerleri olan bayrağına, vatanına, Mustafa Kemal Atatürk’üne sahip çıkanlar olacak. Kim ki yabancı servislerin kardeşlik, dindaşlık politikasıyla bu yolda bayrak yürütürse kaybedecektir. Kim ki Al- Yıldızlı bayrakları meydana çıkarırsa arkasından Türk milleti yürüyecektir.    Boşuna Türk askerine, Türk milletine oyun oynamayın. Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar en sonunda Türk’ün ayakları altında ezilir. Yol yakınken ortalığı karıştırmaktan vazgeçin. Halkınızın yanında olun. İktidarlı, muhalefetli tüm siyasiler emin olun bir gün yaptıklarının cezasını alacaklar. Biz sokaklara çıksak da, çıkmasak da bu kaçınılmazdır…    Vatan hainlerini biz affetsek bile ne Halk ne de tarih affetmez. 

Karabakh Today


Yazar Nigar Ögeday