"Babamı ormanda kaybettik" - Hocalı tanıkları anlatıyor
1992 yılında 8 yaşında olan Hatıra Orucova o kanlı Şubat gecesini şöyle anlatıyor: "Biz yatmışdık. Ansızın gürültü duyduk. Yataktan fırlayıp pencereden baktığımda az ötede evlerin yandığını gördüm. Ben, babam, annem, kardeşim ve bacılarım sığınağa doğru kaçtık. 2 çocuğu ile birilkdə teyzem Sevil, bir de iki çocuğuyla komşumuz da bizimleydi... Sonra Saik adlı bir amca gelip dedi ki, ormana kaçmalıyız. Önce babamla annem benimle bir yerdelerdi. Küçük bacım Hayale annemin, öbür ablamsa babamın kucağındaydı... Nahçivanik`te Ermeniler bizim önümüzü kestiler... Biz ormanda kaldık. Sabah olunca birinci annemi vurdular. Sonra Sevil teyzemi vurdular. Onun on yedi yaşı vardı. Annem İradeyse yirmi altısındaydı… Beni Ermeniler vurduğunda annem hala yanımdaydı. O, yaralanmıştı, kan içindeydi, o yüzden biz kaçamadık...Babamı ormanda kaybettik... Daha hiçbir şey anımsamıyorum, zira beni de öldürmüşlerdi... Sonra farkettim ki, birisi beni götürüyor. Kimdi? Bilemedim..."
Hatıra omzundan ve göğüs kafesinden yaralanmıştı, kurşun akciğerine saplanmıştı, akciğer zarının kanaması olmuştu, kurşun aynı zamanda onun kaburgalarını kırmıştı.
O zaman birbuçuk yaşında olan Hayale Abdullayeva`yı sıkıca göğsüne sarmış annesi Senem ağlayarak konuşuyordu: "O gün ben babamın evindeydim. Saldırı başladığında herkes uyumuştu. Ben pencereden baktığımda şehir tutuşmuş cayır cayır yanıyordu. Kaçtık komşuların sığınağına. Hep çatışma olduğunda onların sığınağında saklanıyorduk. Komşunun oğlu Vugar İbrahimov gelip söyledi ki, Ermeniler şehre ulaşıyorlar nerdeyse, hemen kaçmanız gerekiyor. 500`den fazla kişi kaçtı ormana. Biz de kaçtık - babam, annem, ninem, ablalarım, iki kızım ve yeğenim... İki gün ormanda kaldık. Üçüncü gün sabah Ermeniler bizi ablukaya aldılar. Ninem Göğçek Hasanova`nın o an kalbi durdu. Babam ceketini çıkarıp onun üzerine attı. Gerision geri kaçmağa başladık. Bize arkadan ateş ettiler. Ölenler, yaralılar yere yığılıp kalıyordu, bizse koşuyorduk. Dağın eteğine geldiğimizde kız kardeşim, 17 yaşlı Letafet Abdullayeva artık dermanının kalmadığını dedi. Çöktü yere... Bu zaaman ben sinirlendim. Babama, onu öldürmesini söyledim. Meğerse, kızkardeşim gerçekten de ölüyormuş. Babama sarıldı ve oracıkta öldü. Geri döndüm ki, babam da artık yoktu. Babam Hasan Hasanov`un cesedi ormanda kaldı... Biz de onun üzerini kapatmak için hiçbir şey bulamadık...”