• IŞİD'in tecavüz kurbanları travmayla başa çıkmaya çalışıyor

Sidar, Irak’ın bir köyünde annesi, babası ve kardeşleri ile yaşayan 8 yaşında bir kız çocuğuydu. 2 yıl önce IŞİD’in köylerine yaptığı baskında, gözlerinin önünde babası ve kardeşleri öldürüldü. Kendisi ise IŞİD tarafından kaçırıldı. Önce 60 yaşında bir adam satın aldı onu, haftalarca tecavüz ettikten sonra ‘bıktım’ diyerek, geri bıraktı. Başkalarına satıldı, tam 14 ay boyunca yüzlerce kişinin tecavüzüne uğradı. 14’üncü ayın sonunda IŞİD’in elinden kaçmayı başardı. Irak’taki mülteci kamplarından birine sığındı. Yalnızdı. Tam bu sırada kampa gelen bir psikolog ile tanıştı. Psikolog onu Almanya’ya götürdü, şu anda tedavi ediyor.
 
O psikoloğun adı Profesör Jan İlhan Kızılhan. Kızılhan, sadece Sidar’ı değil, Sidar’la aynı kaderi yaşayan 1100 tecavüz mağdurunu Irak kamplarından alıp, Almanya’ya taşıdı. Tecavüz mağduru kadınları tek tek tedavi eden Kızılhan’a, bu çalışması nedeniyle Uluslararası Kadın Hakları Ödülü verildi. Kızılhan, ödülü aldığı İsviçre’nin Cenevre kentinde Al-Monitor’un sorularını yanıtladı. 
 
Psikoloji Profesörü Kızılhan, Almanya Baden-Württemberg Eyaleti Parlamentosu’nun IŞİD’in tecavüz ettiği kadınların tedavisi için başlattığı projenin başında. 2015 yılında başlayan proje kapsamında, Irak’taki mülteci kamplarına giden Kızılhan çalışmayı şöyle anlattı: “2015 yılının şubat ayından 2016 yılının ocak ayına kadar her ayın iki haftası Irak’taki kamplara gittim. Parlamento kararı Almanya’ya getirilecek kadınlar için IŞİD tarafından kaçırılmış, tecavüz nedeniyle tıbbi ya da psikolojik olarak hastalanmış ve Almanya’da tedaviyi kabul etmiş olma şartlarını arıyordu. Irak’ta kamplarda kalan 1403 kadınla yüz yüze görüşmeler yaparak, bu şartlara uygun olanları tespit ettim. Psikolojik testler uyguladım ve raporlar hazırladım. Sonra bu raporlar ben ve iki kişinin daha yer aldığı devlet komisyonu tarafından incelendi. Şartlara uyan 1100 kadını Almanya’ya taşıdık.”
 
Kızılhan IŞİD’in hedefindeki kadınların Ezidi, Hristiyan, Feyli ve Şiilerden oluştuğunu belirtirken, neden Müslüman olmayan kadınların hedefte olduğunu şöyle anlatıyor: “Tecavüz sadece bir cinsellik meselesi değildir. Özellikle ataerkil toplumlarda kadın namus kavramıdır. Böyle olunca tecavüz de bu toplumun onurunu gururunu kırma işlevi görüyor. Örneğin, karısı savaş sırasında tecavüze uğradığı için intihar eden erkeklerin sayısı oldukça fazladır. Bosna’da da tecavüz vakaları yoğundu. Ama IŞİD’in savaşında tecavüzün farklı bir anlamı daha var. Bu da erkekler tecavüz edince bu toplumun sahibi olduğunu zannediyor. Bir Yezidi’ye, Hristiyan’a ‘Tamam artık sen üyemizsin, bu dindensin’ diyor. Bazı kızların, tecavüz sırasında IŞİD militanlarının eşlerinin de onlara yardım ettiğini söylemesinin altında da bu inanış yatıyor.”
 
Kızılhan’ın görüştüğü tecavüz mağdurlarının yaş aralığı oldukça geniş. En küçüğü sekiz, en büyüğü ise 64. Almanya’ya giden tecavüz mağdurlarının 70’inden fazlasını ise 18 yaşından küçükler, yani çocuklar oluşturuyor.
 
Peki, bu kızlar neler yaşamışlar? Şöyle anlatıyor Kızılhan: “Birçoğunun aileleri öldürülmüş, kimseleri yok. Kaçırıldıktan sonra satılmışlar. Bir kere değil onlarca kez başkalarına verilmiş, yüzlerce kez tecavüze uğramışlar. 300-400 kadın bir evde tutulmuşlar. Başka ülkelerden bile mesela Suudi Arabistan, Türkiye’den bu kızları satın almaya gelenler olmuş, dişlerine saçlarına bakıp satın almışlar. 10 bin dolar ile 100 bin dolar arasında paralara satılmışlar. Bazıları ise IŞİD militanlarına savaş ganimeti olarak verilmiş. Bir kısmını IŞİD bırakmış, bazıları da kaçmış. Kızlar kaçtıktan ya da salıverildikten sonra Irak’taki kamplara ulaşmış.”
 
O kadınların 1100’ü şu an Almanya’da. Ancak yaşadıklarını unutmaları oldukça zor. Kızılhan, Almanya’daki tecavüz mağdurlarını “ağır travmatik hasta” diye tanımlıyor. Şu anki ruh hallerini ise şöyle anlatıyor: “Özel bir şey yaşamışlar. Beyinde o kadar o olaya yoğunlaşma oluyor ki başka bir şey düşünemiyorlar. Gece gündüz tecavüzleri hatırlıyorlar. Uyumuyorlar, panik atak yaşıyorlar. Vücut ağrısı çok fazla özellikle karın ve baş ağrısı. Hepsi cinsel problemler yaşıyor. Kadınların birçoğu ameliyat olup rahimlerini aldırmak istiyor. En önemlisi ise güvensizlik. İnsanlara güvenmiyorlar.”
 
Tecavüz mağdurlarının Almanya’daki tedavi süreci iki yıl sürecek. İki yıl sonunda isteyen ülkesine dönebilecek, isteyen ise Almanya’da sınırsız oturum hakkı alabilecek. 
 
Peki, nasıl tedavi olacaklar? Kızılhan tedavi sürecinde kadınlara yeni biri olmayacaklarını ancak yaşadıklarını kabul ederek yeni bir yaşama izin verebileceklerini anlatmaya çalıştığını söylüyor. Ve ona göre de bunu başarabilecekler.
 
Bu inancının nedenini ise şöyle anlatıyor: “O kadınlar çok güçlüler. Her şeye rağmen yaşamak istiyorlar. Mesela Sidar, onunla tanıştığımda benimle Almanya’ya gelip gelemeyeceğini sordum, ‘Evet, gelip senin gibi bir doktor olacağım’ dedi. Bu bana güç veriyor, yaşama istekleri ve dirençleri. O yüzden yeni bir yaşam kurabileceklerine de inanıyorum.”
 
Ya geride kalanlar? Kızılhan, Parlamento kararının 1000 kadınla sınırlı olduğunu ancak görüşmeler sırasında 1100 kadın tespit edince, kontenjanın artırıldığını anlatıyor: “Mülteciler konusunda iki farklı durum söz konusu. Biri hayatta kalmak için kaçanlar, onlara sınırlarınızı açabilirsiniz ki burada konuşulması gereken siyasi çözümlerdir. Ama bir de ağır tıbbi ve psikolojik hasta insanlar var. Onları tespit edip getirmek ve tedavi etmek gerekir. Ben ikincisini yapmaya çalışım. Biz yemin ettik hangi mezhepten, ırktan olursa olsun insanlara bakacağız ve yardım edeceğiz. Bence bu yemin tüm meslek grupları için geçerli olmalı”.
 
 
Sibel Hürtaş, Türkiye’nin ulusal çapta yayın yapan gazeteleri Evrensel, Taraf, Sabah ve Haber Türk ile ANKA Ajansı’nda 15 yıl süreyle yüksek yargı muhabirliği yaptı. Haberleri insan hakları ve hukuk alanında yoğunlaşan Hürtaş, 2004 Metin Göktepe Gazetecilik Ödülü, 2004 Musa Anter Gazetecilik Ödülü ve 2005 yılı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başarı Ödülü sahibi. Makaleleri çeşitli gazetelerde yayımlanan Hürtaş’ın azınlıklar ve faili meçhul cinayetler ile ilgili makaleleri halen failibelli.org isimli sitede yayımlanmaktadır. Hürtaş’ın “Hıristiyanlar Neden Öldürüldü/Kafesteki Türkiye” kitabı 2013 yılında İletişim Yayınevinden yayımlanmıştır.
 

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Karabakh Today`in editöryel politikasını yansıtmayabilir.


Yazar Almonitor