Hocalı Katliamı Topkapı Türk Dunyasında Anıldı
Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adil Allahverdiyev, Hocalı katliamının sadece Azerbaycan’ın değil, tüm insanlığın kara sayfalarından birisi olarak tarihe geçtiğini belirterek, “Eğer bu Hocalı olayı Ermenilerde olmuş olsaydı, onlar bunu çoktan dünyaya bir soykırım olarak kabul ettirmiş olurlardı” dedi.
“Hocalı: Asrın Soykırımı”
25-26 Şubat 1992’de Karabağ Savaşı sırasında Hocalı kasabasında Ermeni kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen katliam, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş.’de düzenlenen “Hocalı: Asrın Soykırımı” başlıklı programla anıldı.
Programda Hocalı katliamının bir “soykırım” olarak tanınması, işgal edilen Azerbaycan topraklarının ve savaş esirlerinin iade edilmesi ve bu amaçla başlatılan kampanyaya destek verilmesi istendi.
Programa, Azerbaycan İstanbul Konsolosu Yadulla Paşayev, İSTAD Genel Başkanı Sefer Karakoyunlu, Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adil Allahverdiyev, Kâzım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir, Kültür A.Ş. İdari İşler Müdürü Salih Doğan, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, basın mensupları ve vatandaşlar katıldı.
***
İstanbul Türkiye-Azerbaycan Dayanışma ve Kültür Derneği (İSTAD) ile Kültür A.Ş.’nin işbirliğiyle hazırlanan programda önce, Hocalı katliamının anlatıldığı video gösterildi.
Doğan: Türk Dünyası Kültür Mahallesi, Türk Dünyasının sevinçlerinin de acılarının da paylaşıldığı yerdir
Video gösteriminin ardından programın açılış konuşmasını yapan Kültür A.Ş. İdari İşler Müdürü Salih Doğan, İBB Kültür A.Ş. olarak Hocalı katliamını anma toplantısını Azerbaycan Konsolosluğu ve İstanbul Türkiye-Azerbaycan Dayanışma ve Kültür Derneği (İSTAD) ile birlikte her yıl gerçekleştirdiklerini hatırlattı. Doğan, Kültür A.Ş. bünyesindeki Türk Dünyası Kültür Mahallesi’nin, Türk Dünyasının sevinçlerinin de acılarının da paylaşıldığı, Türk Dünyasının İstanbul’da nabzının attığı bir mekân olduğunu söyledi. Düzenlenen etkinliklerin sonucunda Karabağ’ın Ermeni işgalinden kurtulması ve Hocalı’nın eski güzel günlerine dönmesi temennisinde bulunan Doğan, bu tür etkinliklerin artarak devam edeceğini kaydetti.
Karabekir: Tehcirin bir soykırım değil, Ermenilerin Osmanlı’ya ihanetinin bedeli olduğunu Ermenistan Başbakanı Kaçaznuni itiraf etmiştir
Kâzım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir de, Hocalı katliamının, benzeri tasavvur edilemeyen bir katliam olduğunu belirterek, “Hocalı katliamının bir benzerini de biz, kendi topraklarımızda yaşadık” dedi. Timsal Karabekir, Kâzım Karabekir’in Alaca katliamı hakkında anlattıklarını nakletti. Gencecik kızların öldürülüp, ciğerlerinin duvarlara asıldığını, insanların canlı canlı kazığa oturtulduklarını dile getiren Karabekir, babasının, “Allah, benim gözümün gördüklerini, dünya üzerinde hiçbir göze göstermesin” sözünü hatırlattı. Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanması üzerine İstanbul’a dönen Kâzım Karabekir’in, 1918 yılı Kasım ayında Harbiye Nazırı Abdullah Paşa’ya, “Paşam, ben size Ermeni mezalimini içeren vesikalar gönderdim. Niçin bastırmadınız?” diye sorduğunu, Abdullah Paşa’nın da bu vesikalardan haberdar olmadığını söylediğini anlatan Timsal Karabekir, bunun üzerine Kâzım Karabekir’in o vesikaları buldurup bir risale hâlinde bastırdığını kaydetti. Timsal Karabekir, Kâzım Karabekir’in bu mezalimi ecnebilerin de bilmeleri için Fransızca olarak bastırmak istediğini ancak devlet bütçesinin buna imkân vermediğini belirterek, “Yani 100 yıl önce bize yapılan mezalimi Kâzım Karabekir, bir şekilde dünyaya duyurmak istiyor ve biz, maalesef 100 yıldır uykuya yatmış durumdayız” dedi.
“Tehcir olayında hiç kimse ‘ihanet’ lafını dile getirmedi. Bir tek kişiden başka. Kimdi o? Ermenistan’ın Başbakanı Kaçaznuni” diyen Timsal Karabekir, sözlerine şöyle devam etti:
“1923 yılında Bükreş’te Ermeni meselesinin ele alındığı Taşnak parti konferansında, Ruslar ve Avrupalı delegasyon huzurunda Kaçaznuni, bütün gerçekleri açıklamıştır. Kaçaznuni, buradaki konuşmasında, “İtilaf Devletleri bizi hep Anadolu’da bir Ermenistan hayaliyle kandırdı. Bu boş hayale kapılarak, Taşnak çeteleri kurup, 7 cephede savaşan Osmanlı ordularına silah ve mühimmat götüren birliklere saldırdık. Sonuçta İtilaf Devletleri, verdikleri sözü tutmadı; biz de Osmanlı’ya ihanetimizin bedelini, tehcir ile ödedik” demiştir. Yani bunun bir soykırım olmadığını, kendi ihanetlerinin bedeli olan bir zorunlu göç olduğunu itiraf ediyor. “Böyle yapmasaydık, belki bu tehcir olayı başımıza gelmezdi” diyerek, bu günkü sözde soykırım iddialarını ortaya atanlara tokat gibi bir cevap vermiştir.”
Prof. Allahverdiyev: Hocalı katliamını Ermeniler yaşamış olsalardı, çoktan bunu dünyaya bir soykırım olarak kabul ettirmiş olurlardı
Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adil Allahverdiyev de, Hocalı katliamının sadece Azerbaycan’ın değil, tüm insanlığın kara sayfalarından birisi olarak tarihe geçtiğini söyledi. Ermeni diasporasının geçmişten bu güne kadar kışkırtıcılık ettiğini ifade eden Allahverdiyev, diasporanın da bu gücü, çeşitli ülkelerin yönetimlerinde yer alan Ermeni milliyetçilerinden aldığını söyledi. Türk ve İslâm dünyasının hâlâ yaşananlardan ders almadığından ve dayanışma hâlinde olmadığından yakınan Allahverdiyev, en büyük tehlikenin de bu olduğunu belirtti. Allahverdiyev, “Eğitim olmadan bu işler olmaz” dedi. Bu konuda bir strateji hazırlanması gerektiğini dile getiren Allahverdiyev, “Eğer bu Hocalı olayı Ermenilerde olmuş olsaydı, onlar bunu çoktan dünyaya bir soykırım olarak kabul ettirmiş olurlardı” dedi.
Paşayev: Hocalı faciası bir “soykırım” olarak tanınmalıdır
Azerbaycan İstanbul Konsolosu Yadulla Paşayev, üzerinden 25 yıl geçmiş olan Hocalı katliamının, her Türk evlâdı tarafından ömrü boyunca hafızasında tutularak sonraki nesillere aktarılacağını söyledi. Türkiye’nin bu konuda kendilerine verdiği desteğe işaret eden Paşayev, bu konuda çaba gösteren Kültür A.Ş.’ye ve sivil toplum kuruluşlarına teşekkür etti. 613 insanın insanlık dışı bir vahşetle öldürüldüğü Hocalı katliamının, medeniyet asrı diye takdim edilen 20. Yüzyılda gerçekleştirildiğini ve video kayıtlarının olduğunu ifade eden Paşayev, aralarında çocukların da bulunduğu insanların derilerinin yüzüldüğünü, bunun insanlığa sığmadığını söyledi. Paşayev, dünyanın bu olayı bir “soykırım” olarak tanıması gerektiğini belirterek, “Tarih, insanların ders alması içindir” dedi ve bu tür faciaların bir daha yaşanmaması temennisinde bulundu.
Karakoyunlu: Gözümüzün içine baka baka bize düşmanlık yapılıyorsa bunun cevabı verilmelidir
İSTAD Genel Başkanı Sefer Karakoyunlu, 25 yıldır dünyaya anlatmaya çalıştıkları ve canlı şahitleri de olan Hocalı katliamının bir “soykırım” olarak kabul edilmeyişinden yakınarak, “İnsan haklarından dem vuran AB, AGİT gibi kurumların kulakları sağır, gözleri kör, vicdanları maalesef yok olmuştur” dedi. Karakoyunlu, “Biz, vicdana çağırıyoruz. Tarih boyunca 5 defa Türklere yapılan soykırımın gerçek anlamda bir soykırım olduğunu, Türklerin de hiçbir topluma, hiçbir millete, hiçbir halka soykırım yapmadığını gerçek anlamda kabul etmeleri ve bunu haykırmak için buradayız” diye konuştu.
Bu konudaki çalışmalarında kendilerine her zaman destek olan İBB Kültür A.Ş.’ye ve sivil toplum kuruluşlarına, akademisyenlere teşekkür eden Karakoyunlu, Türk Milleti’nin, bulunduğu her coğrafyada hoşgörünün, barışın, dostluğun, kardeşliğin timsali olduğunu söyledi. Ermenistan Cumhurbaşkanının, kendisine “Ağrı Dağı’nı ne zaman alacağız?” diye soran Ermeni gençlere, “Biz Karabağ’ı aldık, Ağrı Dağı’nı almak da sizin göreviniz” dediğine işaret eden Karakoyunlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Yani bu ne demektir? Bu, bir insanlık suçudur. Bu, yeni soykırımların hedef gösterilmesidir. Bu, özellikle Doğu Anadolu Bölgesi’nde 7 şehri kendi haritalarında göstermelerinin tecellisi için duydukları arzudur. Bizim uyanık olmamız lâzım. Bizim her platformda bu soykırımı dile getirmemiz, ve daha kanı kurumamış, şehit edilen o Türk kardeşlerimizi unutmamamız lâzım ve bunu Millî Eğitim Bakanlığı’mızın müfredatına koymamız gerekiyor. Biz soykırımcı olmadığımız halde bizi soykırımcı olarak suçlayanların suçlarını suratlarına çarpmamız lâzım.”
Daha yakın zamanda TBMM’de Ermeni asıllı bir milletvekilinin, Türklerin Ermenilere soykırım uyguladığını iddia ettiğini hatırlatan Karakoyunlu, “Yahu benim vergimle, milletvekili, çıkıp Meclis’te bunu diyecek kadar aymazlık yapıyor. Bu nasıl bir anlayış? Bu nasıl bir kardeşlik? Biz, burada 80 milyon olarak yaşıyorsak, kimseye asla ve asla ırkından, milletinden dolayı bir kere dememişiz ki ‘Buradan kalk, buraya otur’. Ama gözümüzün içine baka baka bize düşmanlık yapıyorlarsa, bunun da cevabı verilmelidir. Başta Meclis’te verilmelidir, halk olarak verilmelidir.”
Karakoyunlu, konuşmasını, “Türkiye-Azerbaycan kardeşliği ve dayanışması, her daim en üst seviyede yaşasın. Yaşasın Türk Milleti’nin birliği ve kardeşliği” diyerek tamamladı.
Katliam şahitleri: Topraklarımızı geri istiyoruz
Programda daha sonra Hocalı katliamının canlı şahitleri, yaşadıkları, çocukların başlarının kesilmesi, insanların canlı halde yakılması gibi vahşeti anlattılar. Katliam şahitlerinden bir kadın, Karabağ’ın işgalden kurtarılmasına dair özlemini, Azerî şivesiyle ve gözyaşları içinde şöyle dile getirdi:
“Ben, öz torpağımı istiyirem. Ben, Ermeni’den istemirem ki. Uşaklığım var orda benim, körpeliğim var orda benim. Burnumun ucunda yanır. Ata mezarım var orda benim. Öz torpağımı istiyirem. Doğulduğum torpağımda ölmek istiyirem. Türk Dünyası bir olsun, Karabağ’ı âzâd edek…”
Dr. Hasanoğlu: Esirlerimizin iadesi için kampanya başlattık, destek olun
Dr. Aygün Hasanoğlu da, Karabağ savaşında esir edilen 150’si Hocalı’dan, 22’si çocuk, 13’ü genç kız, 96’sı kadın olmak üzere 877 kişinin kendilerine iade edilmesi için, Azerbaycan dernekleri olarak Ermenistan’a yönelik kampanya başlattıklarını söyledi. Hanoğlu, ikinci bir kampanyayı da Revan’ın iade edilmesi için başlattıklarını belirterek, “Artık hedefimiz Karabağ değil Revan’dır” dedi.